Kılıçdaroğlu: İktidara Geldiğimizde Polise Anlatacağız; ‘Bütün Uyuşturucu Baronlarını Tek Tek Yakalayacaksınız.
HABER: BERKAY VAROL – Kamera: KEMAL SEVİNDİRİCİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Gaziantep’te, “Güney Amerika ve Afganistan’dan uyuşturucu nasıl yağmur gibi geliyor. Peki çocuklarımızın zehirlenmesine hükümet nasıl oluyor da sessiz kalıyor?… İktidarlar fotoğraf çektirse. uyuşturucu baronları, vali neye dokunuyor, ne kaymakam, ne polis dokunuyor, ‘Sürgüne uğramayalım’ diyor… Polis hepsini biliyor, yeri gelince polise anlatacağız. güç, “Bütün uyuşturucu baronlarını tek tek yakalayacaksınız. Biri sizi ararsa ihbar edeceksiniz, sınır dışı edeceğim.” Ne kadar uzak?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Gaziantep’te düzenlenen Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Toplantısı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, görüşmede önce sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarların görüşlerini dinleyerek, sorularını not aldı.
Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Elbette Türkiye’nin birçok sorunu var. Gelecekte de sorunları olacak. Dünya hep insanların sorunları çözmesiyle gelişir. İnsanlar bir sorunla karşılaştıklarında da kendileri çözmeye çalışırlar. Eğitimli birine sorar. Aldığımızda hastalanırız, doktora gideriz, özel bir meseleyle karşılaştığımızda bir kanaat önderine başvururuz.
BURAYA GETİRENİ DEMOKRATİK YOLLARLA CEZALANDIRACAKSINIZ. BÖYLECE OY VERMEYECEKSİNİZ: İsterseniz önce Suriyelilerden başlayayım. Resmi rakamlara göre 300 bin 350 bin civarında. Ancak 500 bin-700 bin gibi gayri resmi rakamlardan da bahsediliyor. Birinci soru; Suriyeliler neden buraya geldi? Suriyelileri buraya hangi siyaset getirdi? Suriyelileri buraya getiren siyaset gerçek miydi, değil miydi? Eğer doğruysa, yapacaksın. Eğer doğru değilse, onu buraya getiren kişiyi demokratik bir şekilde cezalandıracaksınız. Yani oy vermeyeceksin. Kural bu.
Biz kafamızı çalıştırmazsak, direk tavır almazsak… Hep yanlış yapana ‘Hata yaptı ama neyse gideyim oy kullanayım’ dersen, iktidar hep oy verir. hatalar yapacaksın ve bu yanlışların bedelini ödeyeceksin. Demokrasilerde öz nedir? Yapılan yanlışı telafi etmek için. Sandığa gidin ve hata yapan kişiye ‘Aferin kardeşim, teşekkür ederim’ deyin. Başka bir kişi daha var. Gereğini yapacağını söylüyor. ‘Gidip ona oy verelim’ diyeceksiniz. O zaman problem çözülür.
Suriye sorununun analizi için dört aşamalı uygulamayı yapmanız gerekiyor. Neden? Niye? A; Kısa sürede Suriye’nin meşru hükümetiyle muhatap olacaksınız. Karşılıklı elçiliklerinizi açacaksınız. 2; Buradan gelecek Suriyeliler var. Evi yıkıldı. Ülkesindeki evi, okulu, anaokulu, hastanesi; yok edildiler. Bunların yapılması gerekiyor. Nasıl yapacaksın? Müteahhitlerimiz bunu Avrupa Birliği fonlarıyla yapacak. Parayı oradan alacaksın, bunu yapacaklar. Avrupa Birliği’nin bizden istediği bir şey var: ‘Parayı nereye harcadığınızı bize söyleyin. Şimdiye kadar yapılan yardımın kaynağı söylenmediği için para vermeyeceğim’ diyor. Bütün bu altyapı yatırımlarını yapacağız. Yeterli mi? Hayır. Buradan ayrılan Suriyeli kardeşlerimizin can ve mal güvenlikleri sağlanmamalıdır. Dolayısıyla yine Esad hükümeti onlara saldırmamalı. Kim sağlayacak? Türkiye-Suriye ortasında bir sosyal mutabakat yapacağız, ülkeler arasında bir mutabakat yapacağız. BM de bu sözleşmeye taraf olacak. Bu sayede onların can ve mal güvenliğini sağlamış olursunuz. Dört; Gaziantepli iş adamlarımızın orada çok fabrikaları vardı. Teşvik edeceğiz; ‘Fabrikalarınızı yeniden kurun, bırakın orada çalışsınlar’.
Bunu Suriye’den kaçıp İstanbul’a gelen bazı siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve kadın kollarının genel başkanlarıyla konuştum: ‘Dördünü birden yaparsan kendi ülkemize gideriz. Dördü de bizim için çok değerli. ‘Can ve mal güvenliğimiz var, evimiz var, barınağımız var, yolumuz var, okulumuz var, işimiz var, Türkiye’de niye sürünelim’ diyorlar. Bunları yapmak mümkündür. Bu kardeşlerimizi ırkçılık yapmadan, kimseyi karalamadan, Türkiye’nin prestijini, prestijini korumadan Allah’ın izniyle en geç 2 yıl içinde ülkelerine göndereceğiz. Bundan emin olmanı istiyorum.
EN İYİ ŞARKICIYA HER ZAMAN GÜÇ VERİRİZ: “O çalıyor ama aynı zamanda iş de yapıyor, o yüzden onu destekleyelim.” Bu telaffuz ne bizim inancımıza, ne de ahlakımıza uygundur. O zaman oynamaya devam etsin, iş yapmaya devam etsin. Akıl var, mantık var. İnancım, ahlakım alışkın değil. Eğer oynuyorsa, orada tutmamalısın. Çünkü yetimi bitmemiş saçtan mahrum eder. Yani doğru yiyor. Büyük Yaratıcı ne diyor? ‘Bana kullanım hakkıyla gelme, ne gelirsen onunla gel’ diyor. Bu kadar değil mi? İbadet en büyük günahtır. En büyük günahı işleyeni her zaman destekleriz. “Çalıyor ama iş görüyor.” Ve hırsızlık yapmayan, ticaret yapan biri. Onu aramalısın.
SİYASETE GİRDİĞİNDE TEMİZ OLACAKSIN: Bir siyasetçi siyasette bulunduğu süre içinde zengin oluyorsa bilin ki malını elinden alıyor. İşin gerçeği bu. Platon 2400 yıl önce demiş ki; ‘İktidardakiler iktidardayken mülk edinirse, milletin haklarını değil, kendi mallarının mülkiyetini korurlar’. Bu nedenle iktidarda olanlar iktidardayken zengin olmamalı. Zengin oluyorsa bir şeyler yapıyor demektir. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. Ahlaki bir politika, zorlu bir iş. Siyasete girdiğim gün emlak beyanımı internet siteme koydum. Ne olacak? Kazandığım malı al. Yani çalmadık, dövmedik, haram lokma yemedik. Ancak dikkat ederseniz kimse mal varlığını ifşa etmez. Neden açıklamıyorsun? Madem siyasete girdin, toplumun sorunlarını çözersen temiz olursun. Cam gibi, bu yüzden önden baktığınızda arkanız da görünecek. Yani milletin başına bela olmaz.
EĞİTİM SİSTEMİNİN TAMAMEN DEĞİŞTİRİLMESİ VE PLANLANMASI GEREKİYOR: Bir diğer konu da eğitim. Bir toplumu eski haline getirmek istiyorsanız, istila etmek zorunda değilsiniz. Tek yapmanız gereken eğitim sistemini bozmak. Eğitim sistemini bozarsanız toplum çöp olur. Çünkü yeni bir şey öğrenemez veya keşfedemeyiz. Yeni bir buluş sağlayamıyoruz. Eğitimin özü, çocuğun okula başlarken nitelikli sorular sorması ve merak duygusunun gelişmesidir. ‘Baba bu nedir, anne bu nedir?’ Yüce Yaratıcının verdiği en değerli şey akıldır. Çocuk aklını kullanmaya başlar. ‘Bu nedir?’ Ne diyoruz? “Şimdi icat etme.” Keşke her birimiz yeni bir şey icat edebilsek. Keşke her birimiz yeni bir buluş yapabilsek. Çünkü 21. yüzyıl artık icatlar yüzyılı. Yeni şeyler öğrenmemiz gerekiyor. Bunun yolu eğitimden geçer. ‘Eğitime anaokulundan başlayalım’ diyoruz. Elin’in oğlu ‘Anne karnında daha eğitimli’ diyor. Eğitim sistemine değer vermeliyiz. Eğitim sisteminin baştan aşağı değişmesi ve planlanması gerekiyor.
DÜNYANIN EN GÜÇLÜ KİMLİĞİNE SAHİBİZ AMA ÇALIŞIYORUZ: Kültürel değerler… Öyle bir noktaya geldik ki dünyanın en güçlü kimliğine sahibiz ama bir kargaşa içindeyiz. Her kimlikten insanımız var. Kimlik bir siyaset meselesi midir? İmkansız. Anne babamı seçme hakkım yok. Herkes kimliğiyle erdemi hisseder. O zaman kimliğimize saygı gösterilecek. Herkese saygı duyulacak. Dünyanın en güçlü kimliğine sahibiz. Bunu zenginlik olarak değerlendireceğiz. Zenginlik kargaşanın nedeni değildir. İnançla tartışmaya başladık. Kimin mümin kimin kafir olduğunu ancak yüce Yaratıcı bilir. Peygamber dahil hiç kimseye böyle bir yetki verilmemiştir. Konuşur anlatır ama gerçekten imanla kabul edip etmediğini Yüce Allah bilir. O zaman inanç siyaset meselesi değil. Siyasetin görevi nedir? Herkesin kimliğine ve inancına saygı duyacaktır. Herkesin inancına göre… Belediye başkanlarımıza söyledim; ‘Kasabanızdaki camileri, cemevlerini, kiliseleri, havraları, yerleri temiz kılacaksınız. İnsanlar gidip orada Tanrı’ya dua edecekler.’ Bu nedenle insanların inancı siyaset meselesi değildir. İnsanların yaşam tarzı siyaset meselesi değildir. Herkesin yaşam tarzına saygı duymalısın. Bunları çatışma sebebi olarak değil, zenginlik olarak kabul etmeliyiz. Dünyanın en zengin ülkesi olduğumuzu söylemeliyiz. O zaman Türkiye gerçek anlamda iç barışı sağlayan, çeşitliliği zenginlik olarak benimseyen bir sürece evrilirdi.
KAMUDAN BAŞLAMAK ÜZERE TÜM YÖNETİM KURULU ÜYELİKLERİ İÇİN AÇIK BİR KADIN TEKLİFİ OLMALIDIR: Yönetimde kadın kontenjanı… Kamudan başlayarak tüm yönetim kurulu üyeliklerinde belli bir kadın kontenjanı olmalıdır. Kadın hayatın her alanında, ekonomide de, eğitimde de daha görünür olmalı. Hem siyasette hem de yerel yönetimlerde… Yüzde 35 cinsiyet kotamız var. Bu kontenjanı hem Parti Meclisi’nde hem de MYK’da sağlıyoruz. Siyasi Partiler Kanunu’nda cinsiyet kotası için değişiklik yaptık; “Yüzde 50, yüzde 50”. 306 kadın örgütü talep etti. Ancak AK Parti ve MHP milletvekilleri bunu reddetti. İnşallah iktidara geldiğimizde bunu yapacağız.
HER YERDE KESİNLİKLE KADIN MEP, KADIN BELEDİYE LİDERİ OLMASI GEREKİR: Keşke her yerde kadın milletvekillerimiz olsa. Kaldırdık; Bugüne kadar hangi illerde kadın milletvekili çıkmadı? İnşallah bu seçimde gerekeni yaparız. Her yerde mutlaka bir kadın milletvekili, bir kadın belediye başkanı olmalı. Kadınların sezgileri vardır. Bunların mecliste, sivil toplumda, yerel yönetimlerde, muhtarlıklarda olması son derece değerli.
BİZİM GÖRMEDİĞİMİZİ GÖRÜYORSUNUZ: Gittiğimiz her ilde bu toplantıyı yapıyoruz. Siyasetçiler ile meslek kuruluşları, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları arasında sağlıklı ve dengeli ilişkiler olmalıdır. Bizim görmediklerimizi görüyorsun, bizim yaşamadıklarımızı yaşıyorsun. Sıkıntıları siyaset kurumuna ilettiğiniz zaman biz o dertleri öğreniyoruz. Çoğu zaman analizi de siz üretirsiniz. Ancak, siyaset kurumu bazen analizden habersizdir.
SAĞLIK AŞAMASINDA YAPILMASI GEREKENLER: Emekliler özellikle bir kamu kurumuna gittiklerinde üç yerde fiyat farkı ödüyorlar. Hastanede, eczanede maaşı kesiliyor, maaşından veriyorlar. Emekli bunu görür ve farkına varır. Sağlıkta bir derecelendirme olmalı. Sırtında bıçak olan adam ve soğuk algınlığı olan adam tek tek sıraya giriyor. Diğerinin acilen bir yere gitmesi gerekiyor. Soğuk algınlığı olan herkes aile hekimine gitmelidir. Düzey olmadığı için birikimler vardır. Ne yazık ki Türkiye bugüne kadar bu sorunu çözebilmiş değil. Çözülmesi gerekiyor.
Kişi başına düşen gelir dağılımı çok istikrarsız. Yoksulluğun ve zenginliğin çok net olarak gözlemlendiği bir alan Gaziantep’tir. Bu yeni bir olay değil, uzun süredir olan bir şey. Çözülmesi gerekiyor. Fabrikaların arttırılması gerekiyor. Milyonlarca kayıt dışı işçi var. Köy işçileri var. Yeterli gelir elde edemiyorlar. Çünkü gübreden hayvan yemine kadar her şey pahalı. Ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.
BU YASA 52 YILDIR ÇIKARILMADI: Yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu Aile Destek Sigortası getirmektir. Türkiye bunu 1971’de taahhüt etti. Kanun 1971’de TBMM’den geçti. Bu kanun 52 yıldır çıkmıyor. Yoksulluk siyasi olarak sömürülüyor. ‘Sana yemek vereceğim, sen bana oy ver.’ Bu insan onuruna aykırıdır. Aile Yardımı Sigortası’nın özü, geliri olmayan veya taban fiyatın altında olan ailelere sosyal destek sağlamaktır. Ama parayı bir banka hesabına yatırarak vermektir. Yoksulluğunu ortaya çıkarmak değildir. Programımızda var. Onu getireceğiz. Hiçbir ailede anne çocuğunu aç yatırmaz. Her fakir ailenin elektriği, doğalgazı, suyu hiçbir zaman kesilmeyecek. Bu insan haklarına alışkın değil. Aslında bunları sağlamak sosyal devletin görevidir.
ADALETSİZLİK YAPILANLARIN İKTİDARINDA KALMASINI SAĞLIYORUZ: Adalete değer veriyoruz. Ancak haksızlık yapanların iktidarda kalmasını sağlıyoruz. Bu toplumun en büyük çelişkisidir. Ne zaman adalet diyoruz? Adaletsizlik ve adaletsizlikle karşılaştığımızda adalet için bağırırız. Ancak yan komşumuza da haksızlık yapılmış, ona ses çıkarmıyoruz. Nedenmiş? Çünkü zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır. Bir haksızlık varsa ne olursa olsun karşısında durmalıyız.
TÜM TOPLUMUN O ANNEYE SAHİP OLMASI GEREKİR: Şenyaşar Ailesi… İki oğlu ve eşi katledildi. Ayrıca karısı, hastanenin içinde kafasına tüple vurularak öldürüldü. Anne Türkçe bilmiyor. Adliye önünde oturup ‘Adalet istiyorum’ diyerek bir kağıda ‘adalet’ yazdılar. Ancak 8 savcı, katiller güçlü insanlar olduğu için dava açmadı. O anneye gittim, sarıldım, ‘haklarınızı savunacağım, adalet gelmeli’ dedim. Bütün toplum o anneye sahip çıkmalıdır. Hepimiz adaletsizliğe karşı isyan etmeliyiz. İzin vermemeli. İzin verirsek medeni bir toplum olmayacağız. Biz özgüven sahibi bir toplum değiliz. Bir toplum için felaket olan bir köşede susup oturuyoruz.
BİR ÇUBUK: Çift çubuk değil, tek çubuk. Türkiye Barolar Birliği var. Bu uygulamayı yapacağız. Bir konuda düzenleme yapıyorsanız; Devlet barolarla ilgili diyelim, çiftçilerle ilgili diyelim, yetiştiricilerle ilgili bir düzenleme yapacaksa mutlaka o işin aktörlerini davet etmelidir. Bürokratlara ‘Şu sorun var’ diyecek. Bu problemi çöz.’ Şuraya bir yasa tasarısı geldiğinde siyasi iktidar, sorunu olanlarla bir araya gelip onlara söz hakkı verirse… Sorunun sağlıklı bir şekilde çözülmesi için onları dinler. Yeni bir Avukatlık Kanunu… Barolarla birlikte yapılıyor bu. Meclise bu şekilde gelen kanunlar çoğunlukla oybirliği ile alınmaktadır.
ÇOK İŞYERİ VE KONUT OLAN YERLERDE MAHTAR’A TEK İŞÇİ YARDIMCISI VERİLECEK: Muhtarlar… 82 kanunda 354 maddede muhtarın adı geçmektedir. Temel bir Muhtarlık Kanunu olmalıdır. Bununla ilgili bir çalışma yaptık. Tüm muhtarlık kuruluşlarına gönderdik. Onlardan geri bildirim aldık. Meclise teklif ettik, reddedildi. İktidara geldiğimizde bu konuyu gündeme getireceğiz. Bağımsızlığınız; Haklarınızı ve görevlerinizi gösteren bir muhtarlık kanununuz olacak. Muhtarlıkta birleşik oy pusulası bulunur. Diğerleri gibi olacak. Çok sayıda işyeri ve konut bulunan yerlerde muhtarlara birer işçi yardımcısı verilecek. Muhtar gidince vatandaş gelince mekanın kapalı olduğunu görüyor. Bu nedenle muhtarlığın kurumsallaşmasını da sağlayacağız. ‘Muhtarlara asa verilecek’ dediğimde ortalık karıştı. Milyonlarca işsiz var. Aylık maaşınız bütçeniz olacak, oradan ödeyeceksiniz. Köyün tüzel kişiliklerini canlandıracağız. Sosyal yardımlar muhtarlar aracılığıyla dağıtılmalıdır. Mahalle ile ilgili karar alınmış, muhtarın haberi yok. Muhtarlar kamu kurumu sayılmaz. Bu nedenle belediyeler sizinle iş yapamaz. Muhtar seçildiği için muhtarlık da bir kamu kurumu olarak görülmelidir. Muhtarlıklar çok bölümlü bir yapıya sahiptir. Türkiye Muhtarlar Derneği olmalı. Emlak vergisinden belirli bir pay muhtara tahsis edilebilir.
KÖYLER BOŞALTILMAYACAK: İktidara geldiğimizde bütün köylerde okullar açacağız. Öğretmenle öğrenciyi bağlayacağız. Köylerde çalışan tüm kadın ve gençleri sigortalı yapacağız ve sigorta primlerini devlet ödeyecek. Böylece köyler boşaltılmayacak. Bu sistem daha sağlıklı olacaktır. Köyde sadece öğretmenler olmayacak; Veteriner olacak, ziraat mühendisi olacak. Çiftçiyi toprakla rencide ederseniz sonu felaket olur. Tarım stratejik bir daldır. Kırsalı güçlendireceğiz.
BİLMEDEN ÖNCE GÜCÜN GÜÇLERİNE OY VERİRSENİZ, GENÇLERE: Uyuşturucu konusunu ilk dile getiren genel lider benim. Mafya ve uyuşturucu temasının ne boyutlara ulaştığını kamuoyuna çektiğim bir görüntü ile anlattım. Bu bir felaket. Gençlerimiz için büyük bir felaket. Şu anda her gelir grubuna göre ilaç var… Devlet nasıl oluyor da böyle bir felaket karşısında sessiz kalıyor? Nasıl oluyor da Türkiye’nin bütün sınırları yolun kesiştiği hana dönebiliyor? Uyuşturucu nasıl olur da Güney Amerika’dan, Afganistan’dan yağmur gibi gelir? Peki hükümet çocuklarımızın zehirlenmesine nasıl sessiz kalıyor? Nasıl oluyor da Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu satıcısı hapisteyken serbest kalıyor? Hiç bir uyuşturucu baronunun tutuklandığını gördünüz mü? Torbacıları yakalıyorlar. Uyuşturucu satıcısını mı yakalayacaksın? İktidardakiler uyuşturucu baronlarıyla fotoğraf çekse ne vali dokunur, ne kaymakam, ne polis. ‘Sürgün yemeyelim’ diyor. Uyuşturucu baronları toplumun en güçlü kesimleridir. Uyuşturucu parası Türkiye’ye gelsin diye özel kanun çıkardılar. ‘Vergi vermeyeceksin’ dediler. ‘Savcı soruşturma açmayacak, hakim kovuşturma açmayacak. Yeter ki parayı Türkiye’ye getirin.’ Para geldi. Uyuşturucu baronu da geldi, ‘Ne güzel’, ‘Burada kara para aklayorum’ dedi. Bakın mafya Türkiye’de birbirini öldürüyor. Güç izliyor. Onlara, iktidardakilere oy verirseniz, bunu bildiğiniz halde gençliğe ihanet ediyorsunuz, açık açık söyleyeyim. Ayıptır, günahtır. Bunlar bizim çocuklarımız.
FİZAN’A DEVAM EDECEĞİM: Polis her şeyi biliyor. İktidara geldiğimizde polise ‘Bütün uyuşturucu baronlarını tek tek yakalayacaksınız’ diyeceğiz. Dokunmayasın diye biri seni ararsa, ihbar edeceksin, ben kullanacağım.’ Ne kadar uzak? Fizan’a kadar arabayla gideceğim. Polisin elini kolunu bağlamayacaksın. Hepsini biliyorlar. Kimin ne yaptığını herkes biliyor. Mafya ve uyuşturucu baronlarının bu kadar sıkıştığı bir yerde sessizliğimizi sürdürürsek çocuklarımızın geleceğini mahvediyoruz demektir.
BİR KİŞİ ‘DEVLET BENİM’ GÖRÜNÜRSE, HÜKÜMETİ YIKACAĞINI BİLİN: Devlet vatandaşın inancıyla ilgilenmez. Bir inancı empoze etmez. Tüm inançlara saygı duyar. Devlet kalır. Siyasi partiler ise halk yetki verdiğinde devleti yönetmekle görevlendirilir, devletleşmek için değil. Devlet memuru olmak için KPSS’ye girmek gerekiyor. Sınavı geçtikten sonra randevunuzu almanız gerekmektedir. Randevu var, memur adayı oluyorsun. Bir süre dene. Subay olmak için yemin ediyorsunuz ve subay oluyorsunuz. Muhtemelen bir süre çalışırsın. Devletin en alt kademesi şefliktir. Şeflik sınavına da gireceksin. Kazanırsan şef olursun. Bakan olmak için; ilkokul diploması, savcılıktan uygun durum belgesi… Şef olmak için dünyalar kadar emek harcıyorsunuz. Bir insan ‘Devlet benim’ diye çıkarsa bilin ki devleti yıkar.
İNANÇ, SİYASETE UYGULANIRSA İMAN DEĞİLDİR: İman siyaset malzemesi olarak kullanılırsa iman olmaktan çıkar. İnanç, insanın manevi dünyasının zenginliğidir. O zenginliği içinizde yaşıyorsunuz. Gösterişle değil yürekle yapılır. Kalbin, ağzının söylediğini onaylamak zorunda. Olmazsa, farklı bir şey yapıyorsun. İnancı istismar ediyorsunuz.
ORTA DOĞU’NUN, AFRİKA’NIN, KAFKASYA’NIN EN GÜÇLÜ DEVLETİ OLABİLİRİZ: Bu toplumun çok fazla gücü var, son derece dinamik bir toplum. İyi yönetilirse Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Kafkasların en güçlü devleti olabiliriz. Böyle bir gücümüz var. Teknolojiye ve sanayiye çok değer vermek zorundayız. Teknoloji devrimini kaçırırsak ölüme mahkum olabiliriz. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, Sanayi Devrimi’ni kaçırmış olmasından kaynaklanmaktadır. Teknoloji bu. Teknolojiyi yakalayacaksınız.”